TEO Tekniği

Burun estetiği teknik olarak çok çok zor ve karışık bir ameliyat. Benim ne olup bittiğini anlamam 10 senemi aldı. Bilmeyen bir insanın anlaması gerçekten çok zor. Ben yine de ne yaptığımı özetlemeye çalışacağım, umarım becerebilirim.

Önce klasik ameliyatı anlatayım. Ben de bunu yıllarca yaptım. Kötülemek falan istemiyorum, sadece daha iyisini arıyoruz.

Klasik rinoplasti:

Açık ya da kapalı yapılabilir, yapılan iş hemen hiç değişmez.

Cerrahın ilk iş burun ucunu ve sırtını oluşturan kemik ve kıkırdakları şöyle güzelce bir ciltten ayırmak ve önüne koymak olur. Açık teknik ise hemen her şeyi görüp dokunabilir. Burun ucu ve burun sırtı birbirinden tamamen ayrı iki yapı haline gelir.

Daha sonra burun sırtını oluşturan kemik alınır. Nasıl alındığının inanın hiç bir önemi yok, törpüleyebilirsiniz, keski çekiçle çat çut çıkarabilir ya da çok modern ultrasonik ya da mikro testereler ile kesip çıkarabilirsiniz. Ama sonuçta o kemik oradan çıkar. Çıkan kemiğin olduğu yerde de dev bir delik kalır. Bu bir evin çatısını uçurmak gibidir. Kemiği almak 3-4 dakika sürer ama o açık çatıyı onarmak ameliyatın yarı zamanını alacaktır. Çatıyı onarmak için yan duvarları da alttan kesmek ve içeri doğru çökertmek gerekir. Bu da genellikle yetmez ve çatıya ince uzun kıkırdak destekler konur. Her şey birbirine dikilir ve burun sırtı tamamlanmış olur.

Sıra burun ucuna gelir. Burun ucundaki kıkırdaklar burun sırtında kendilerini destekleyen bütün yumuşak doku bağlarından da ayrılmış olduğu için genellikle bütün güçlerini de kaybetmiş olurlar. Bir çok yöntem var ama genel olarak yapılan şey bu zayıf kıkırdakları ek kıkırdaklar ile güçlendirmek ve şekillendirmektir.

Bu iş te bitince burun açıldığı gibi kapatılır. İçeri mecburen bir tampon gerekir.  Sağda solda lıkır lıkır oynayan kemikler de akıllarına esip başka yerlere gitmesinler diye alçı konulur.

Sıkılmadıysanız devam:

TEO Tekniği:

İdeal olan kapalı yapmak. Ne kadar az kesi o kadar iyi. Ama TEO tekniği açık ta yapılabilir, pek bir farkı da yok.

Benim yaptığım iki şey farklı.

Bir kere burunda hiç bir şeyi birbirinden ayırmıyorum. Klasik teknikte cerrahın ilk yaptığı iş dediğim ciltten ayırma, yani “disseksiyon”u yapmıyorum. Cilt ve yumuşak dokular burnu bir bütün olarak tutuyor ve benim ameliyatımın bütün farkı bu bütünlük. Örneğin ben burun sırtını oluşturan kemiği görmüyorum, hatta ona elimi sürmüyorum.

Burun kemeri: Yaptığım “dorsumpreservationrhinoplasty” diye bir ameliyat tekniğinin biraz bana uyarlanmış hali.

İlk önce burnun tüm kemik yapısını klasik teknikte olduğu gibi yanlardan ve yukarıdan kesiyorum. Bunun için ince uçlu bir mikro el testeresini kullanıyorum. Kesilen kemik yapı elimde hareketli hale geliyor, sağa sola sallayabiliyorum. İkinci aşama burun orta hattını oluşturan kıkırdaktan bir kaç milimetre çıkartarak bu hareketli kemik yapıyı aşağıya doğru burun boşluğuna bastırmak.

İstediğim seviyeye gelince bir dikiş ile bütün burun sırtını bu posizyonda sabitliyorum. Kemik yapı bir bütün olarak aşağı girip sabitlenince artık sağa sola da oynayamıyor ve alçı koymak ta gereksiz hale geliyor.

Burun ucu: On senedir çok değiştirmediğim yer burası. Ama yeni tekniğimde tüm yumuşak doku bağları sağlam kaldığı için hem işim çok daha kolaylaştı hem de sonuçlarımı çok daha beğeniyorum.

Ameliyat öncesi elim ile burun ucuna vereceğim şekle karar veriyorum ve yeni burun ucu noktasını belirliyorum (fotoğraflarımda gördüğünüz mavi noktalar bunlar). Bu noktalar çok önemli, bütün ameliyat planım bu noktalara göre olacak.

Ameliyatta yaptığım sadece görmek istediğim bir hatta burun ucu kıkırdaklarını ciltten ayırmak ve dikişler ile şekil vermek. Zayıf gördüğüm yerler varsa bir kaçilave koymak. Yani yaptığım şey kıkırdakları başka kıkırdaklarla güçlendirmekten çok dikişler ile şekillerini ve açılarını değiştirerek statik güçlerini arttırmak.

Tabii anlatamadığım çok ayrıntı var ama sonuçta bir çok yeri ellenmemiş, sadece hamur gibi şekli değiştirilmiş bir burun ortaya çıkıyor. Ameliyat süresi genellikle 1-2 saat, tampon ya da alçı gerekmiyor.

Tekniğe de “TheEnblockOsteochondropalsty: TEO” dedim. O kadar da olsun değil mi?